top of page

Ya Hiç Karşılaşmasaydık?

  • Yazarın fotoğrafı: gizE.m
    gizE.m
  • 6 Tem 2020
  • 4 dakikada okunur

ree

Psikolog Tuğçe Isıyel’in ‘Psikoterapi odasından ilişkilere ve edebiyata’alt başlığıyla, Doğan Kitap tarafından okuyucuya sunulan kitabı ‘Ya Hiç Karşılaşmasaydık’ ismiyle müsemma bir kitap. Satır aralarında dolaşırken kitapla ve yazarın diliyle, bakış açısıyla karşılaşmanın okuyucuda bıraktığı lezzet, tam olarak kitapla karşılaşmanın hazzını da katmerliyor. Daha kitabı elinize aldığınız ilk andan itibaren biliyorsunuz ki bu tanıştığınıza memnun olduğunuz türden bir karşılaşma.


Üstelik bu karşılaşma düşüncesi, kitaba belki de daha dostane bir yerden bir muhabbet duymanızı sağlıyor. Son yıllarda psikolojinin diğer her şeyden bağımsız algılanmıyor oluşunu seviyorum. Mesafeli ve anlaşılmaz olana duyduğumuz uzaklık algısı kırıldı. Tam da bu algımızın kırıldığı yerde, birçok şeyden bağımsız bir karmaşık bilgi yerine, dokunabildiğimiz yakınlıkta bulduk psikolojiyi. Anlaşılmaz bir külliyat gibi ötede ve erişilmez kabul edilmek yerine; diğer şeylerle olan ilişkisi içinde algılanıp, insanların ilgisini daha çok çeker oldu. Bunda çağın şu anki ruhunun etkisi büyük kuşkusuz. Psikolojiye olan mesafemiz azaldı ve belki de psikoloji ile de yeniden karşılaştık. Karşılaşmalar bir aşinalık getiriyor ister istemez. Psikoloji ile de eskiye göre daha aşinayız.


Psikoterapi odasının kişiye ve terapiste özel olan bir dinamiği var. Terapist ile kendisine danışan kişinin arasında oluşan, dışarıdan bakanın çok da anlayamayacağı bir dinamik bu. Konuşmanın, bazan susmanın, alabildiğine dökülmenin -bazan şakıyarak, çoğu kez zorlana zorlana-, anlatmanın ve yargısızca anlaşılmanın kişiye verdiği güvenlik duygusu ile yaşarken öylesine üzerinden geçtiğimiz, derinde bir yerlerde unuttuğumuz

-hatta bazı zaman farketmediğimiz- bilgileri buldukça aydınlandığımız bir yolculuk hâli terapi. Bir tür yolun ışıklandırılması hâli. Kişinin kendisiyle kurduğu ilişkiyi tekrar ve daha sağlam kurabilmesinin dikenli ama hoş – ve hatta gerekli derim ben- bir yolu. Kendisiyle karşılaşmasının da daha bilinçli bir yolu hatta. Dolayısıyla kendini konumlandırdığı yer üzerinden, ötekiyle ve nesnelerle karşılaşmasının da...


Psikoterapi odasının kendine has dinamiği herkes için başka anlamlara gelebilir kuşkusuz. Herkesin odası kendinde. Yine de o odadaki özel olabilecek bilgiyle, psikolojinin incelikli analizleriyle, yani derindekiyle-içtekiyle; edebiyatı ve ilişkileri, aslında daha yüzeyde ve gündelik olanı, hayatımızda izleri olmuş veya olabilecek bir şarkı sözünü, bir şiir dizesini harmanlaması yönünden, hoş bir kokteyl gibi geliyor bize kitap. Her şeyi kararında ve ağzımızın tadına uygun. Bazı tespitler o konuda fikrimizi genişletip, içimizi açarken; hemfikir olmadığımız durumlarda bile hemfikir olmamaktan, o fikre kafa tutmaktan dolayı bir haz duygusu bırakıyor. Öyledir ya, ‘bu kadar da olmaz’ki dediğinde, ne kadar olması gerektiğini temize çekmiş oluyorsun. Çünkü tespitlerin kişide oluşturduğu sorular üzerine düşünürken, insan kendisiyle bir kez daha karşılaşmış oluyor. Terapinin de güzel yanı kişide mutlak sorulara mutlak cevaplar arama idealini değiştirmesi gibi geliyor bana. Farklı sorular sormak, mutlak sorulardan daha kıymetli. Bilgi, değişen sorulara mutlak cevaplar bulabilme ihtimali kadar, hayatın gizinin bazan da sabit cevaplarda gizli olmadığını kabul etmek becerisinde gizli sanki. Kitap bu açıdan, birçok konuda birçok soruyu, birçok tespiti size veriyor; fakat sizde bir sürü sorunun da cevabını bulmasına olanak tanıyor. Bu soru sormanın ve cevapların çeşitliliği mutlak gerçeklik iddiasıyla değil, doğal bir akış hâlinde sizi buluyor. Okuyanın kendi cevaplarına dair düşünmesi ve kendi biricikliğini, kendi bilincini ve bilinçaltının izlerini sürmesine olanak tanıyor. İnsan hâllerinin çeşitli yer ve zamanlardaki hâllerine bakarak, insan kendine ‘yeniden’ bakmış oluyor. Var oluşun kendi değişkenliği ve sürekliliği gibi; kitap da sabit olana değil; dinamik olana dair fotoğraflar çekiyor. Didaktik asla değil, düşündürücü ve çoğu noktada eğlenceli hatta. İddia ile değil, kendi hâlinde bir varoluşun içini doldurabilme maharetiyle gösteriyor inceliğini. 


Psikolog-Yazar Tuğçe Isıyel birkaç platformda yazıları belli aralıklarla yayımlanan bir yazar. Bu kitapta da çeşitli konular üzerine yazılmış birçok yazı bulunuyor. Balkonları korumaktan tutun mimariye, çocukluğun arka bahçesinden dostluğa, aileye, mutfağa; yani hayatın birçok güzel detayına dair geniş bir yelpaze sunuyor. Bu nedenle iyi bir sohbetin hayatınızda bıraktığı tatmin duygusu türünden bir keyif yaşatıyor okuyucuya. Derinlemesine ve kuramsal bir psikoloji kuram kitabı değil bu.


Karşılaşmaları merkeze aldığında, birçok durumu da daha iyi tarifleyebiliyor insan. Karşılaşmalar ne tesadüf ne de değişmez bir kader belki de. Sadece olduğu hâliyle, kendine has deneyimler yaratan bir buluşma hâli. Kendiliğinden, öyle olduğu için güzel. Başka türlü olduğunda da o başka türlü hâliyle nasıl olacaksa öyle olurdu.

Bazı karşılaşmaların kendi değil, sonrası; bazısının tekrarları güzel. Kişide türlü deneyime açılan bir buluşma hâli karşılaşma. Sayfa 13’te şöyle diyor Isıyel: “Hayat karşılaşmalardan ibaretse, bu karşılaşmaların iyiliği veya kötülüğü üzerinde değil, her karşılaşmanın deneyimsel zenginliği ve dönüştürücülüğü üzerinde durmayı kıymetli buluyorum."


Kitapta bana çokça düşünme fırsatı veren, düşündükçe bir o kadar da kendimden fışkıran notlar bulduğum çeşitli yazılar var. Bir dost sohbeti tadında okunuyor kitap demiştim. Dolayısıyla sohbetin tatlı olduğu çokça an var. Her bir yazıya ayrı ayrı değinmek, bambaşka yazılara yol açacaktır. Fakat özellikle yazarın İsmet Özel’e atıfla üstünde durduğu ‘Çözülmüş sırların üzüntüsü’nü dostluk üzerinden okumak ufuk açıcı oldu. Yahut Edip Cansever’in gökyüzü gibi, hiçbir yere gitmeyen çocukluk tasvirini alıp, kendi çocukluğumun ellerinden tuttuğum bir dönemde keyifle, daha çok anlam katarak kalbime daha bir şefkatle koyabildim. Mutfakta kendini sağaltan insanların ortasında yaşarken, kişinin annesiyle kurduğu ilişki ile mutfağı birlikte okumak bana iyi geldi. Benzer şekilde taşınma eyleminin ve dahi taşınma fikrinin de anne rahminden ayrılmak ile ilişkilendirilerek yazılmış olması çokça muhabbet duyduğum yerler oldu. Bir çöl görmek istedim, yanımda çok sevdiğim biriyle. Çöle düşecek gölgesinin ihtimalini bile sevdim yani birinin. Arzu üzerine düşündüğüm, kendi arzularımı yeniden tanımladığım zamanda; arzuyu öldürmek üzere onu bilgiye boğduğumu da farkettim mesela kitabı okurken. Örnekler çoğaltılabilir... Fakat çoğaltmayayım ki bu yazıyı bitirebileyim.


Joseph Campbell’in bir lafı var, kitabın da bir yerinde yer verilmiş.“Girmekten korktuğunuz mağara, aradığınız hazineyi barındırır.” Birçok konuda çoğu kez üstüne düşünmeden yaşarız. Ya bir kural olarak alırız bazı şeyleri ya da üzerinde çok da durmayız. Yaşayabilmek için araziye uyum sağlar, bazı şeylerin üzerinden şöyle bir geçiveririz. Ne zaman ki başa çıkılamaz olur bazı şeyler, işte o zaman kendimizle tekrar karşılaşırız. Konuların çeşitliliği ve zeki, ince bir üslupla sizi düşündürmesi bakımından kendinizle ve öteki her şeyle karşılaşmak veya yeniden karşılaşmak için, mağaraya girmenin çok da kötü bir şey olmadığını görmek için bu kitabı okuyabilirsiniz. Kitaptaki yazılar insana iyi bir okuyucu deneyimi sunuyor. Yine kitapta da olan bir alıntıyı yazayım, canımız Oruç Aruoba’dan: “Kişi yaşamının anlamını bakım altında tutmalıdır.” Kitabın bende bıraktığı izleri bu alıntılar iyi tanımlıyor.


Yaz günlerinde yazıyorum bu yazıyı. Temmuz 2020’nin başlarında. Covid-19 etkileri devam ederken. Geleceğin muğlaklığı içinde. Birçoğumuzun ‘ne okuyabiliyorum ne izleyebiliyorum’ diye hayıflandığı günlerin bir yerinde. Tam da bugünlerde size yarenlik edebileceğini düşündüğüm bir kitap bu. Tek bir karşılaşmadan, bir sürü ihtimalli olan başka karşılaşmalara yol alabilmek için bir ihtimal. İyi vakit geçirme ihtimali, ihtimalin gerçekleşmesi. Belki bazısı tanıdık, bazısı yeni karşılaşmalar için...


İyi okumalar...




 
 
 

1 Yorum


sahintigrek
07 Tem 2020

Sn. Tuğçe Isıyel'i yazılarından bilirim. Bilmiyor olsaydım bile bu yorumunuzla koşa koşa gidip o kitabı alırdım. Kitabın içinde adeta ufak bir gezintiye çıkardınız tadı damağımızda kaldı Ellerinize sağlık süper yorumunuz için Tuğçe Isıyel'e de tebrikler tabi

Beğen
  • Twitter Clean
  • Siyah LinkedIn Simge
bottom of page